Kahve Falına Nasıl Bakılır

Kahve falına nasıl bakılır ?

kahve falı

Kahve falına nasıl bakılır

Burçlardan , yıldızlardan anlam çıkarmak.
Kahve fincanından, avuç içinden gelecek okumak,
Niyet çektirmek, fal baktırmak
Büyü ile uğraşmak haramdır.

Allahtan başkası gaybı bilemez. Peygamberler bile ancak Allah’ın (cc) kendilerine bildirdiklerini bilebilirler.

O halde,

Insanın ruhunu zedeleyen, para ve zaman kaybı olan, allahtan başka varlıklardan yardım alma gayesi güden bu sapkın inançlardan uzak durun.

Gaybın anahtarları yalnız onun katındadır. Onları ancak o bilir.

Karada ve denizde olanıda bilir. Hiçbir yaprak düşmezki Allah(cc) onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da , hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yokturki apaçık bir kitapda olmasın.

Enam suresi 59.ncu ayet

Fal, büyü, sihir, efsun hakkında bazı ayetler;

Yunus, 10/75:

“Sonra bunların ardından Firavun ile ileri gelenlerine de Mûsâ ve Hârûn’u mucizelerimizle gönderdik. Ama büyüklük tasladılar ve suçlu bir toplum oldular.”

Yunus, 10/82:

“Suçluların hoşuna gitmese de, Allah hakkı sözleriyle gerçekleştirecektir.”

Felak, 113/1-5:

“De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”

Bakara, 2/101-102:

“Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitabı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitabı’nı (Tevrat’ı) arkalarına attılar.”

“Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı.

Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.”

Şuara, 26/183-189:

“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
“Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının.”
“Onlar şöyle dediler: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”
“Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.”
“Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.”
“Şuayb, “Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir.” dedi.”
“Onlar Şuayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.”

Şuara, 26/29-51:

“Firavun, “Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.”
“Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.”
“Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi.”
“Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.”
“Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.”

“Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu bilgin bir sihirbazdır” dedi.”
““Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”
“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”
“Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.”
“İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi.”

“Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.)
“Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek gerçekten bize bir mükafat var mı?” dediler.”
“Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi.”
“Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi.”
“Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler.”

“Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asâ onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor.”
“Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.”
“Âlemlerin Rabbine inandık” dediler.”
“Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne.”
“Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım” dedi.”

“Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.”
“(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.”

Şura, 42/46-50:

“Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur.”
“Allah’tan, geri çevrilmesi imkansız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır ne de (günahlarınızı), inkar edebilirsiniz!”
“Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir.

Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa o zaman da insan pek nankördür.”
“Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir.
“Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.”